Bazıları iftarı, yemek veya mükellef
bir sofraya kurulmak olarak görse bile o, normal akşam yemeğinden farklı olarak
“dinî bir faaliyet”tir. Zira biz Ramazan akşamlarında sadece orucumuzu
açmak için yemek yemiyoruz; önemli bir dinî faaliyeti kendi hususiyetleri
içinde icra ediyoruz.
İftar, en temel anlamıyla “orucu açmak” manasına
gelir. Türkçede iftar, vakti gelince orucu açmak manasında kullanılmakla
beraber Arapçada “kahvaltı yapma”, “oruç tutmama” ve “vakti gelmeden orucu açma”ya
da iftar deniliyor.
İftarı vaktinde yapmak: İftarda acele etmek
Akşam güneşin batmasıyla “iftar” vakti
girmiş olur. Açlık durumumuza bize göre iftar yapmak için acele etmek veya
etmeme konusunda dinî anlamda tam bir serbestlik bırakılmamıştır. Kâmil bir
oruç için gerekli olan şeyler arasında iftar vakti girdikten sonra hemen
iftarı yapmak, bu konuda “acele etmek” de vardır.
İftarı tam vaktinde yapmayı, “iftarda acele
etmek, iftarı geciktirmemek” olarak değerlerdirir Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi
vesellem). İftar konusunda hassasiyet ise “hayırlı” olmanın alametlerindendir:
عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ رضِيَ
اللَّه عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
لَا يَزَالُ النَّاسُ بِخَيْرٍ مَا
عَجَّلُوا الْفِطْرَ
Sehl
İbni Sa'd’dan (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre,
Allah
Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Oruç tutanlar sünnete uyma düşüncesiyle iftarı yapmakta
acele ettikleri sürece hayır içindedirler, hayır üzere yaşarlar." (Buhârî, Savm 45; Müslim,
Sıyâm 48)
Güneş
batıp akşam vakti girdikten sonra hemen iftar edip orucu açmak Peygamber
Efendimiz'in hem fiili olarak gösterdiği hem de sözlü olarak tavsiye ettiği bir
sünnettir. Vakit girince orucunu O’na uyma düşüncesiyle hemen açan kimse,
sünnete uyma sevabı kazanır. Nefsine hâkim olma konusunda hassas olan insanlar
akşam yemeğini hemen yemeyebilirler, ancak en azından hadislerde tavsiye
edildiği gibi, bir hurma, bir yudum su veya içim süt ile
de olsa, öncelikle iftar yapılmalıdır.
Burada
asıl olan Peygamberimiz’in sünnetine uymak, O’nun emir ve tavsiyelerinin bizim
için değerini ortaya koymaktır.
İftarı geciktirmeme konusunda dikkat çekici bir
rivayet de Sahih-i Müslim’de nakledilmektedir:
Tâbiînin
büyüklerinden Ebû Atıyye ile Mesrûk, hepsini birer yıldız gibi gördükleri
sahâbîlerden iki kişinin iftar ve akşam namazı konusunda farklı davranmalarını
enteresan bulmuş ve işin doğrusunu öğrenmek için Hz. Aişe (r.anhâ) validemize
sormaya karar vermişlerdi. Ebû Atıyye’yi dinleyelim:
عَنْ أَبِي عَطِيَّةَ، قَالَ: دَخَلْتُ أَنَا وَمَسْرُوقٌ
عَلَى عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا، فَقُلْنَا
:
يَا
أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ، رَجُلَانِ مِنْ أَصْحَابِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ،
أَحَدُهُمَا يُعَجِّلُ الْإِفْطَارَ وَيُعَجِّلُ الصَّلَاةَ، وَالْآخَرُ يُؤَخِّرُ
الْإِفْطَارَ وَيُؤَخِّرُ الصَّلَاةَ. قَالَتْ: أَيُّهُمَا الَّذِي يُعَجِّلُ
الْإِفْطَارَ وَيُعَجِّلُ الصَّلَاةَ؟ قَالَ: قُلْنَا: عَبْدُ اللهِ يَعْنِي ابْنَ
مَسْعُودٍ. قَالَتْ: كَذَلِكَ كَانَ يَصْنَعُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
Mesruk
ile beraber Hz. Âişe’nin (radıyallahu anhâ) yanına gittik. Mesruk Hz.
Aişe’ye:
- Muhammed (aleyhisselam)’ın ashâbından hayırlı olarak
tanıdığımız, hiçbir hayırdan geri kalmayan iki kişi var. Fakat bunların farklı
tavrı dikkatimizi çekiyor. Bunlardan biri akşam namazını kılma ve orucunu açıp
iftar etme hususunda acele ediyor. Diğeri ise hem akşam namazını hem de iftarı
geciktiriyor, dedi. Bunun üzerine Âişe (radıyallâhu anhâ) sordu:
- Akşam namazını kılma
ve iftar konusunda acele eden kimdir?
- Abdullah ibni Mes'ud, dedik.
Bunun
üzerine Peygamber Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi vesellem) çok iyi bilen Âişe
(r.anhâ):
-
Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam) da öyle yapardı,
dedi. (Müslim, Sıyâm 49-50)
Bu
rivayet, -maksadı iftarı vaktinde (acele yapmak) ise de- yaşandığı dönemdeki İslam
ahlakı ile alakalı ciddi ipuçları taşıyor.
Ebû
Atıyye ve Mesruk, birbirinden farklı yaklaşımları olan örnek kişilerin farklı
uygulamalarını polemik konusu yapmadan daha bilgili ve hakem konumunda olacak
başka birine götürüyorlar. Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) ashab ve tabiînin dini
konularda hakem kabul ettiği, hakemliğin hakkını veren bir sahabîdir.
Evet,
ihtilaf edilen konular polemik konusu yapılmadan -Kur'ân’ın da işaret ettiği
gibi- “işin ehli”ne, “bir bilene” götürülür/götürülmelidir.
Soruyu,
şahıslardan bağımsız olarak konu üzerinden sorma polemik kapısını kapatma adına
önemli bir yaklaşımdır. Ebu Atıyye ve Mesruk da böyle yapıyor, iki farklı şahsı
değil, iki farklı uygulamayı ön plana çıkarıyorlar.
Hz.
Aişe validemiz, farklı davrananların kim olduğunu sormuyor, doğru olarak kabul
ettiği uygulamayı yapan şahsı öğrenmek istiyor. Olayı kişiselleştirerek yanlış
yapan şahıslar üzerinde durmaktansa hep doğrunun peşinde olmak ve müspet
hareket edenleri takip ve takdir etmek yerinde bir tavırdır.
Hz.
Aişe’nin cevabı, ihtilafların kapısını kapatıyor. Zira o, doğru veya yanlış
yapan şahıslar hakkında konuşmak yerine “Resûl-i Ekrem de (aleyhisselam)
böyle yapardı” diyerek konuyu asıl uyulması gereken rehbere getiriyor,
itiraz kapısını kapatıyor. Dinî meselelerde asıl rehber ve hakem Allah Resûlü’nün
uygulaması, yani “sünnet”tir.
İftar
ne ile yapılır/yapılmalıdır?
Peygamber
Efendimiz iftarını -akşam namazını kılmadan önce- bizzat hurma ile açtığı gibi
bunu diğer Müslümanlara da tavsiye etmiştir.
عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضيَ اللَّه عَنْهُ قَالَ:
كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُفْطِرُ
قَبْلَ أَنْ يُصَلِّيَ عَلَى رُطَبَاتٍ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ رُطَبَاتٌ
فَتُمَيْرَاتٌ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تُمَيْرَاتٌ حَسَا حَسَوَاتٍ مِنْ مَاءٍ.
Enes b. Malik (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm), akşam
namazını kılmadan önce birkaç taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma
yoksa kuru hurma ile iftarını yapardı. Eğer kuru hurma da bulamazsa birkaç
yudum su içerdi.” (Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Savm 10)
Dinî kimliğin öne çıktığı meselelerde, Müslüman
farklılığını ortaya koymalıdır. Bunlardan biri de iftarı acele etmektir. Ebu
Hüreyre’den (r.a.) rivayet edilen bir hadise göre, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi
ve sellem) Yahudi ve Hıristiyanların bir şekilde iftarı geciktirdiklerini
bildirir ve Müslümanların onlardan farklı olarak iftarda acele etmelerinin müslümanlara
ait bir hususiyet olduğunu beyan eder. (Ebû Dâvûd, Sıyâm 20)
Bilindiği üzere akşam namazının vakti dardır ve
özellikle bu namaz ilk vaktinde eda edilmelidir. İftarı geciktirmek, namazı da
geciktirmek manasına gelecektir.
Allah Resûlü ve sahabe-i kiramın uygulamalarına
baktığımızda önce bir iki hurma veya biraz su ile orucu açıp iftarı
yaptıklarını daha sonra akşam namazını kıldıklarını görüyoruz. Öyleyse bizler
de imkanlar elverdiği ölçüde karnımızı iyice doyurmadan akşam namazını eda
etmeli, yemeğin tamamını namazdan sonraya bırakmalıyız.
Orucu dua ile açmak: İftar Duası
Dualar genelde yapılan ibadetin akabinde olur. Ezan
duası, namazdan sonra dua gibi. Fakat iftarda yaptığımız dua iftar yemeğinden
öncedir. Çünkü bu dua yediğimiz yemekle alakalı değil, gündüz tuttuğumuz oruçla
alakalıdır. Yani iftar duası da öncesinde yapılmış bir ibadetin tamamlayıcı
duasıdır. İftar yaparken dua edilmesi sünnettir. Bu konuda, bizzat kendi
yaptığı dualar olduğu gibi oruçlu kimsenin iftar anında yapacağı duanın makbul
olacağı müjdesini de verir Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam).
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
ثَلَاثَةٌ لَا تُرَد دَعْوَتُهُمْ: اَلامَام العادل، وَالصَّائِمُ حِينَ يُفْطِرُ، وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ يَرْفَعُهَا فَوْقَ
الْغَمَامِ وَتُفَتَّحُ لَهَا أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ
وَعِزَّتِي لأَنْصُرَنَّك وَلَوْ بَعْدَ حِينٍ.
Ebû
Hüreyre’den (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre,
Allah
Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Üç
sınıf insanın duası geri çevrilip reddedilmez:
1.
Adil devlet başkanının duası,
2.
İftar esnasında oruçlunun yapacağı dua,
3.
Maslumun duası ki, mazlum ellerini yukarılara doğru kaldırır, sema kapıları
onun talebi için açılır. Rabb-i rahîm teâla mazluma: ‘İzzetim hakkı için biraz
geç bile olsa zalime karşı sana yardım edeceğim’ der. (Tirmizî, Cennet 2;
Daavât 130).
Peygamber Efendimiz’in iftar esnasında yaptığı
farklı dualar vardır: Bunlardan Ebu Dâvûd’un Sünen’inde nakledilen iftar duası
şu şekildedir:
بِسْمِ اللهِ، اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلَى رِزْقِكَ
أَفْطَرْتُ.
“Allahım! Senin rızân için oruç tuttum, senin
verdiğin rızıkla orucumu açıyorum.” (Ebû Dâvûd, Savm 22)
Dârekutnî’nin Sünen’indeki rivayet diğer mü’minleri
de içine alacak şekilde umumîdir:
اَللَّهُمَّ لَكَ صُمْنَا، وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْنَا،
فَتَقَبَّلْ مِنَّا، إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
“Allahım! Senin rızân için oruç tuttuk, senin
verdiğin rızıkla orucumuzu açıyoruz, bu orucumuzu bizden kabul buyur; şüphesiz
ki, Sen her şeyi işiten ve bilensin” (Dârekutnî, 2/185).
Genelde duaların bir formatı ve kalıp cümlesi
yoktur. İnsanlar o anki hissiyat ve ihtiyaçlarına göre ellerini yüce bir makama
açar ve gönüllerinden geçeni söylerler. Bununla beraber belli vakitlerde o
zamanın ruhuna uygun olarak Resûl-i Ekrem’in yaptığı dualar da vardır. Bunlar
güzel örneklerdir. Bu örneklerdeki ifadeler bir araya getirilerek fıkıh
kitaplarında iftar vaktinde yapılması tavsiye edilip müstehap kabul edilen ve Müslümanlar
arasında yaygın olarak yapılan iftar duası şu şekildedir:
اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَبِكَ أٰمَنْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ،
وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ، فَاغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ.
“Allahım! Senin rızân için oruç
tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum;
günahlarımı affedip beni bağışla.” (el-Fetâva’l-Hindiyye, 1/200)
İftar öncesinde yapılacak dua, iftarın sadece
yemek değil, aynı zamanda dini bir faaliyet olduğunu gösterir. İftar vaktinde
orucunu duayla açan kişide “ibadet bilinci” güçlendiği gibi ibadet farkındalığı
da gelişir. Zira o sadece yemek yemediğini, akşam ezanıyla yeme izni
değil, yeme emri geldiğini farkeder, yediği yemeğin oruç ibadetinin
bir parçasını teşkil ettiğini görür.
Ramazan ayının en önemli güzelliklerinden biri
olan “iftar verme” ve başkalarına “iftar yaptırma”yı müstakil bir
başlık altında ele almak yerinde olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder