Şeytan, insanın en eski
düşmanıdır. Onun düşmanlığı ilk insanla başlamıştır ve dünyadaki son insan
vefat etmeden de bitmeyecektir. İnsanlık tarihi boyunca şeytandan korunmak
isteyenlerin en büyük sığınağı onu da, insanı da yaratan Allah olmuştur.
İnsan yaratılıncaya kadar
şeytan, Allah’a kulluğunu çok iyi yapan bir varlıktır. Şeytanın ilk ve en büyük
imtihanı kendisine rakip olarak gördüğü insanın yaratılmasıdır. Kendince bir
rekabete girdiği insanla yapılan imtihanını kaybeden şeytan, kendi boşluklarını
dikkate almamış, kaybetme sebebini insan olarak kabul etmiş ve onun ebedî
düşmanı olmuştur. Bu düşmanlığı kıyamete kadar da devam edecektir.
İnsanın bu ilk düşmanına
karşı korunmak adına yapacağı şeyler vardır. Bunların başında şeytanın her
türlü oyunundan Allah’a sığınmayı ifade eden “Eûzü billâhi
mineşşeytânir-racîm” cümlesi gelir.
“Eûzü” sığınırım, korunması
altına girerim demektir. “Eûzü billâhi” demek de her türlü fenalık, çirkinlik
ve kötülükten korunabilmek için Allah’ın yardım ve himayesine girmeyi ifade
eder. “Eûzü billâhi mineşşeytânir-racîm” cümlesine kısaca Allah’a sığınmayı
talep etme manasına “istiâze” diyoruz.
İstiâzeyi merkeze alıp Kur’an’a baktığımızda -özellikle şeytandan- Allah’a
sığınmanın önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz.
İstiaze için öncelikle kendisinden sığınılan şeyin
yanlışlığı, insana yakışmadığı baştan kabulleniliyor demektir. Mesela Mü’min
sûresi, 27. ayette Hz. Musa,
إِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ
لاَ يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ
“Ben,
âhirete, hesap gününe inanmayan her kibirli ve zorbadan benim ve sizin Rabbiniz
olan Allah’a sığınırım.” der ki, burada kibir ve zorbalığın
yanlış olduğu baştan kabul ediliyor.
Kur’an’da
“istiâze”nin önemini vurgulayan ayetlerin başında Nahl sûresi, 98. ayet
gelmektedir. Bu ayette Kur’an okumak isteyenin Allah’a sığınma talebinde
bulunması gerektiği belirtilerek,
فَإِذَا قَرَأْتَ
الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
“Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a
sığın!” buyruluyor.
Şeytan, insanın ibadetten, Kur’an
okumaktan, dine göre bir hayat yaşamaktan uzak durmasını ister ve bunun için de
insanı hep meşgul eder. Kur’an okumasına engel olmaya çalışır. İnsan bir
şekilde niyet edip Kur’an okumaya yöneldiği zaman da boş durmayıp yine
faaliyete geçer. Bu sefer de insanı Kur’an okurken meşgul edip okumasına mani
olmaya çalışır. Bunun için de Allah, Kur’an okumaya başlarken şeytana karşı en
iyi korunma yöntemi olarak Allah’a sığınmayı emrediyor.
Yine şeytan insanın huzurlu bir hayat yaşamasını,
kulluğunu hakkıyla yapmasını istemez. İnsana devamlı canını sıkacak şeyler
hatırlatır. Bu yüzden A’raf sûresinin 200. âyetinde,
وَإِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللهِ
إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
“Şeytandan
bir vesvese geldiği zaman Allah’a sığınma talebinde” bulunma tavsiye
ediliyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de şeytana karşı ümmetini
uyarmış ve bu konuda kendisi de rehberlik yapmıştır. O, “fayda vermeyen ilim/işler”,
“şeytanın vesvesesi”, “dünya ve âhirette insana eziyet veren şeyler” gibi pek
çok şeyin yanında bütün kötü sıfatlardan Allah’a sığınır. Bu tür şerlerden
korunmak için İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini bizzat kendisi okuduğu gibi bütün
Müslümanlara da bu sureleri okumayı tavsiye etmiştir.
Namaz
kılarken sübhâneke duasından sonra “eûzü” çekmek sünnettir. Sübhâneke’den sonra
Kur’an’dan bir bölüm okuyacağımız için “eûzü” çekeriz. Dolayısıyla cemaatle
kılınan namazlarda, -Hanefi mezhebine göre- imama uyan kimse Fâtiha veya başka
bir ayet okumayacağı için eûzü çekmez. Çünkü “eûzü” Kur’an okumaya başlamak
için çekilir. Cemaatle kılınan namazda imam sesli de okusa, sessiz de okusa
cemaat “eûzü” çekmez.
Biz Kur’an
okurken veya herhangi bir şey yaparken “eûzü” çekince şunu demiş oluyoruz:
“Ben sağdan, soldan, önden, arkadan, alttan
ve üstten
gelen ve kâinatı baştanbaşa
dolduran şerlere, şerlilere ve şeytanlara karşı, bütün kâinatın yaratıcısı Allah’ın lütfuna, yardımına ve ihsanına iltica ediyor ve O’na dayanıyorum.
Hiçbir kuvvetim olmamasına rağmen O’na dayandığım için, hiçbir şeyden korkup çekinmiyor, bu müthiş kuvvetle her şeye meydan okuyorum.
İnsî ve cinnî şeytanlar dört bir taraftan saldırıyorlar ama, madem ki gücü her
şeye yeten bir Rabbim var; öyleyse neden ve niçin çekinip endişe edeyim ki.!”