Hz.Peygamber Efendimiz, her konuda bir denge insanıdır. Bedduacı ve lanetçi değildir; ama O (s.a.s) yanlış tavır ve davranışlara da gerekli ikazı yapmıştır.
15 Aralık 2014 Pazartesi
5 Aralık 2014 Cuma
2 Aralık 2014 Salı
Ada
Ah efendim!
"Göller bölgesinde bir ada"
olmanın affedilmez cürmünü nasıl tahmin edebilirsiniz ki; biliyorum
mükeddersiniz; ama muğber olmadığınızdan eminim; belki bir miktar ye'se
uğradınız lâkin kahırlanma lüksüne sahip olmadığınızı biliyorsunuz, çünkü "göller
bölgesinde ada" olmayı bilerek tercih ettiniz. Ah efendim!
"Paran çoksa kefil,
işin yoksa şâhit ol" alçaklığına neredeyse vecîze kıymeti atfedildiği bir
cıvıklık ve nâmerdlik ikliminde kâr-zarar hesabına bakmadan, "elâlem ne
der" endişesine kapılmadan, çekinilmesi gereken "asıl mercii"den
gayrısına fütûr göstermeden Hakk'a şehâdet ve "sa'y"e kefâlet etmenin
ne gereği vardı sanki?
İnsanları eğitime teşvik etmek, zihinlerini bilgi ve
hikmetle aydınlatıp genişletmek, geçmiş zaman efsânelerine gönüllü kölelik
etmek yerine onları eskimeyen bilgiler etrafında şimdiki zamanın bilgisini haiz
hür efendiler kılmak için didinmek neyin nesi oluyor efendim? Geleceğin hür ve
bilgili insanlarına yatırım yaparken gönüllü köleleri ve yarı cahilleri tahrik
edeceğinizi hesaba katmadığınız için suçunuz büyük. Siz, eski köye yeni âdet getirdiğiniz
için de suçlusunuz: Tahakkukunu mûcizelerden beklediğimiz, en iyi ihtimalle
uzak torunlarımıza havale ettiğimiz hülyâlarımızı sanki sıradan bir iş
görüntüsüyle ve mütevazı bir karınca sabrıyla teker teker gerçekleştirdiğiniz
için cürmünüz affedilemez!
Sizden şüphelenmekte yerden göğe haklıyız efendim:
Mâziniz köpüklü yayla derelerinde yerli sabunla çitilenmiş bir beyaz mendil
kadar temiz (ve tabii buruşuk!), şahsî servetiniz havsalamızı kurutacak
derecede cüz'i, beşerî zaaf siciliniz insanı tedirgin edecek ölçüde fukara.
Buna mukabil itibarınız anlaşılmaz ölçüde vâsi; tahsil kariyeriniz hiç kimsede
imrenti uyandırmayacak derecede sıradan; ama Türkçeye hâkimiyetiniz ve
tasarrufunuz "âlâ" derecede; iknâ ve nüfuz kabiliyetiniz şaşırtıcı, millete
hizmet siciliniz parlak muvaffakiyetle müzeyyen. Hele "dolgun başakların
boynu bükük olur" kabilinden bir tevâzuunuz var ki, ardında
alışageldiğimiz mülk ve dünyâ nîmetlerini bulamayınca biz darmadağın oluyoruz
efendim! "Vird"iniz Hak, tavsiyeniz sa'y ü gayret, telkininiz sabır,
teşvikiniz müsbet ilim, istikametiniz sulh ve teennî. Sizden şüphelenmekte biz
yerden göğe haklıyız efendim! Bu portre o kadar alışılmadık çizgilerle yüklü
ki, ne kadar "dur hele foyası çıkar yakında!" diye imâl-i fikr etsek
beklentilerimiz boş çıkıyor.
Bir şeyler yanlış efendim; evvelâ bir "din
hizmetkârı" vasfıyla mâruf olduğunuz halde samimiyetinde iğne ucu kadar
zaaf bulamadığımız "Türkiyeci" tavrınız, "yerli ve millî"
nokta-i nazarınız bizi fena halde rahatsız ediyor; sizi zihnimizde hazır
tuttuğumuz raflardan birine yerleştirmekte fena halde zorlanıyor ve
sinirleniyoruz; bu kadar samimi, iyi niyetli, sulhperver, hoşgörülü, mütevazı
olabilmek hakkını nereden alıyorsunuz? Buna hakkınız yok!
Bizi suçlamamalısınız efendim, bu işte bizim
taksîrimiz yok; biz, ancak bizim tabiatımıza benzeyen tabiatları anlamak ve
tasnif edip rahatlamak kabiliyetine mâlikiz. Siz, bizim yaygın standartlarımıza
uymuyorsunuz; açık vermiyorsunuz, zaaf göstermiyorsunuz, Hakk'ı tavsiye
ediyorsunuz, devletle didişmiyorsunuz, ucuz düşmanlık edebiyatına iltifat
etmiyorsunuz, siyasette kendi dolabınızı kurma fırsatını istihkârla
karşılıyorsunuz, insanları üretken olmaya yönlendiriyorsunuz, pek kolay olduğu
halde kendi tekkenizi kurmuyorsunuz, kerâmet satmaktan hayâ ediyorsunuz, buğz
ve nefretten kaçınıyorsunuz!
Olur mu efendim, bu kadarı da olur mu?
Siz bizim ölçülerimize göre standart dışı bir
karaktersiniz; bizi bu halinizle çok rahatsız ediyorsunuz; bizde tedirginlik ve
şüphe uyandırdığınız için bizi bile suçlamamanız bizi kahrediyor.
Efendim, bu kadar iyi olmaya hakkınız yok; bu kadar
iyi olduğunuz sürece sizi anlamamaya ve size yakınlık duymamaya kararlıyız;
"bunların kalbine niçin nüfûz edemiyorum" diye şahsî bir cehdiniz
varsa, Dostoyevsky'nin "Karamazov Kardeşler" isimli eserindeki
"Büyük Engizitör" faslını okumalısınız; o zaman bizi muhtemelen
anlayacaksınız! Okuyunca göreceksiniz ki sizinle biz medeniyet tarihinin iki
zıt karakterini temsil ediyoruz.
Sakın bir daha bizi bile affettiğinizi söylemeyin
efendim; bu tavrınız bizi büsbütün çileden çıkarıyor: Biz sizde affedilmeye
layık değerler bulamazken bize muğber olmadığınızı bile söylemeniz dayanılır
gibi değil; bu kadarına hakkınız yok.
Âh efendim, göller bölgesinde bir kayık olmak dururken
niçin "ada" olmayı seçtiniz?
Ahmet Turan ALKAN, Zaman Gazetesi, 2 Nisan 1998
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)