Bir hadis konusunda araştırma yaparken internette bir soru/fetva ile karşılaştım. İslam dünyasının acı durumunu gözler önüne seren bu soru/fetvayı tercüme ederek paylaşmak istedim ki, hem benzer soru/sorunları olanlara cevap olsun, hem de Müslümanlar olarak durumumuzu görelim...
Soru: Arap dünyasında hükümetler tarafından yapılan zulümler günden güne
yoğunlaşarak devam etmektedir. Bu zulümler karşısında bir Müslümanın, nüfusun çoğu gayrimüslim olan fakat vatandaşları arasında adaletin bulunduğu başka bir
ülkeye göç etmesi caiz olur mu?
Cevap:
Dini hayatına
taalluk etmeyen basit zulümler veya küçük haksızlıklar sebebiyle bir Müslümanın
ülkesini terk etmemesi asıldır. Fakat bir insan, Müslüman bir ülke bile olsa,
kendi ülkesinde kaldığında, canına
kastedileceğinden veya dini
özgürlüklerinin elinden alınacağından
veya malının gasp edileceğinden endişe ederse, gayrimüslim bir ülke bile olsa başka
bir yere gidebilir. Tabii gideceği ülkede dinini yaşayabileceği bir ortamın
olması gerekir. Bu konuda İbn-i Hibban’ın “Sahih”inde bir hadis vardır: Füdeyk
(r.a.) hadisi…
Füdeyk (Ebu
Beşir ez-Zebîdî) (r.a.) Müslüman olmuştu. Kendi halkından ayrılıp hicret etmek
istedi. Kavmi, kendileri Müslüman olmasalar bile yanlarında kalıp ayrılmamasını
talep ettiler. Bu taleplerini, “dini konularda kendisine sataşmama” sözü
vererek pekiştirdiler.
Gayrimüslimler
arasında yaşamanın uygun olmayacağını düşünen Füdeyk (r.a.) bir müddet sonra onların
yanından kaçtı. Allah Resûlü’ne gelerek:
“Ey Allah’ın
Resulü! Bazı insanlar, hicret etmeyen kimsenin helak edileceğini, helake layık olduğunu iddia ediyorlar.
Ne buyurursunuz?” diye sordu. Efendimiz (İbn-i Hibban’ın rivayetine göre)
şu cevabı verdi:
“Ey Füdeyk! Namazını kıl, zekâtı ver, kötülüklerden kaçın/hicret et, sonra
dilediğin gibi, dilediğin yerde otur!” Hatta hadisi rivayet eden şahısta; Resûl-i Ekrem’in
(aleyhisselam), “Bunları yaparsan muhacirlerden sayılırsın” dediği kanaati
hasıl olmuştur.
Bu hadise
göre Allah Resûlü’nün kullandığı ifadelere tam olarak dikkat etmemiz gerekir. Peygamber Efendimiz,
Füdeyk’e, “Namazı tastamam kıl!” buyuruyor. Kim gayrimüslim bir ülkede yaşamak
istiyorsa, bu hadisi hayatına düstur yapmalıdır.
Namazı kıl!
Kötülükleri
terket!
Fuhşiyata
dalma!
Haram olan
içkilerden uzak dur!
Kavminin
diyarında istediğin gibi kal!
İbn-i Hibban’ın rivayet ettiği bu hadis sahihtir. Zira ravileri “sika”dır, hadis konusunda kendilerine
güvenilebilir.
Bu konuda
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned’de bir hadis rivayet eder:
“Yeryüzündeki
bütün beldeler Allah’ın beldeleri,
bütün insanlar da Allah’ın kullarıdır. Buna göre, her nerede hayırlı bir ömür yaşama imkânı bulabiliyorsan;
oraya yerleş, orada ikâmet et…” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/166)
Bu hadis,
dini yaşama konusunda problem yaşanmayan gayrimüslim ülkelerde yaşayıp oralarda
ikamet etme konusunda asıldır. Bazı nüanslardaki ihtilafları dikkate almazsak, Şafiîler,
Hanbeliler ve Hanefiler gayrimüslim ülkede ikamet etmeyi uygun görürler.
Malikiler ve Zahiriler gayrimüslim bir ülkede yaşamayı caiz görmezler. Bunların
dayanağı başka hadislerdir. Bunlardan biri, sıhhati ve yorumu konusunda farklı
görüşler olan Cerir b. Abdullah’tan (r.a.) rivayet edilen şu hadistir:
“Ben, müşriklerle beraber yaşayan Müslümanlardan berîyim/uzağım.
Müslümanlarla müşriklerin ateşleri birbirini görmesin; Müslümanlar,
müşriklerle çok içiçe yaşamasın.” (Ebû Dâvud,
Cihad 95; Nesâî, Kasâme 26)
Elhasıl, Arap
ülkelerinde veya Müslüman memleketlerde zulme maruz kalan veya haksızlıklarla karşılaşan
Müslümanların, dinlerini daha rahat yaşayabilecekleri gayrimüslim ülkelere
gidip orada yaşamaları dini açıdan caizdir. Dini özgürce yaşama şartına, “çocuklarını
İslami terbiye ile yetiştirme”yi ekleyebiliriz.
الجواب :الأصل ألا يترك الإنسان بلداً إسلامياً، من أجل ظلم لا يتعلق بالدين، أو من
أجل ظلم غير كبير جداً، لكن إذا كان الإنسان يخاف على نفسه أو دينه أو ماله؛
فلينتقل إلى بلد، ولو كان هذا البلد غير إسلامي، بشرط أن يكون قادراً على إقامة
شعائر دينه، وبذلك ينطبق عليه الحديث الذي ذكره ابن حبان في صحيحه (4861) وهو حديث فديك –رضي الله عنه–
وكان قد أسلم، وأراد أن يهاجر فطلب منه قومه وهم كفار أن يبقى معهم، واشترطوا
له أنهم لن يتعرضوا لدينه، ففر فديك بعد ذلك إلى النبي –صلى الله عليه وسلم– فقال:
يا رسول الله إنهم يزعمون أنه من لم يهاجر، هلَكَ
.فقال النبي –عليه الصلاة والسلام– حسب الحديث الذي يرويه ابن حبان:
”يا فديك أقم الصلاة، وآت الزكاة واهجر السوء، واسكن من أرض قومك
حيث شئت“، وظن الراوي أنه قال: ”تكن مهاجراً.“
إذاً يجب أن نعي هذه الألفاظ كاملة: (أقم الصلاة)، فمن يريد أن يقيم في دار
الكفر فعليه أن يجعل من هذا الحديث دستوراً لحياته.
”أقم
الصلاة واهجر السوء“، اترك الأعمال السيئة، لا ترتكب الفواحش، ولا تشرب خمراً،
وأقم من دار قومك حيث شئت، وحديث ابن حبان رجاله ثقات،
والحديث الذي يرويه الإمام أحمد في مسنده (1420) وفيه:
”البلاد بلاد الله، والعباد عباد الله، وحيثما أصبت خيراً فأقم“، فهذا الحديث أصل في الإقامة في بلاد الكفر لمن يستطيع أن يظهر شعائره، وبصفة
عامة فإن ثلاثة من المذاهب تميل إلى جواز هذه الإقامة، وهي: الشافعية، والحنابلة
والأحناف، مع خلاف داخل هذه المذاهب، أما مالك –رحمه الله تعالى– والظاهرية فهؤلاء
لا يجيزون الإقامة في دار الكفر، ويعملون بأحاديث أخرى منها:
”لا
تراءى ناراهما“، رواه أبو داود (2645)، والترمذي (1604)، والنسائي (4780) من حديث جرير بن
عبد الله مع اختلاف في صحة هذه الأحاديث، وفي تأويلها أيضاً.
فحاصل الجواب: أنه إذا كان في بلاد العرب أو بلاد الإسلام يلقى عنتاً وظلماً
فإنه يجوز له أن يقيم في ديار غير المسلمين، بشرط أن يكون قادراً على إقامة
شعائره، ولعلنا أن نضيف شرطاً آخر، هو: أن يستطيع أن يربي أولاده تربية إسلامية.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder